çirkin ördek büyüyor...
sevmiyorum hiç şu yağmurlu havaları,ağır oluyor,hüzünlü oluyor,yanlız oluyor kalabalıkta olsa ıssız kalıyor insan...bir damla yağmur akıp gitsin istediğin onlarca sıkıntı için yağıyor...bir damla yağmur çıkıcak olan gökkuşağına hasret doluyor...

hava yağmurlu,sıcak çay istiyor insan üşüyen elleri için,
hava yağmurlu,güzel bir şarkı istiyor üşüyen ruhu için
çirkin ördek büyüyor...
çizgi film deyip geçmeyin çok şey anlatır,çizgi film deyip geçmeyin insanın içini acıtır ağlatır...
çirkin ördek büyüyor...



tatil moduna aldım kendimi bu hafta güzel yurdumun az bilinen bir tatil beldesinde.çoğu insan için renksiz olabilecek bir yer belkide burası.ama benim için çok şey ifade ediyor...çocukken kimi zaman sıkıla söylene gelirken buraya şimdi iki gün bulup gelsem diye bakıyorum.yani burdan da acaba yaşlanıyormuyum sonucunu çıkarmak istemiyorum şu güzel hissiyatlar içinde...:)

neyse efendim...burda yaşam o kadar tek düze ki hayatını en sakin haliyle yaşıyorsun.günlük plan her zaman hazır ve nazır önünde duruyor.
sabah kalkış,isteğe bağlı olarak denize gidiş,patlamayan afyonu patlatıp kendine geliş,sonrasında hazırlanan mükellef bi kahvaltı-normal hayatta pazar kahvaltıların bolluğun da ve tadında-,üzerine çalınan çeneler duyulan okey sesleri belki küçük bir şekerleme uykusu,sonrasında yıllardır değişmeyen kadrosuyla -yıllar geçtikçe toplanma oranı azalan bir sayı artık bu,artık koca kazıklar olduğumuzdan evlenip çoluk çocuğa karışma oranı artmış bulunmakta-denizin yolunu yutuş,yıllardır değişmeyen sohbetleriyle ama artık daha çok birbirini tanımanın verdiği rahatlıkla daha neşeli bol geyikli bol denizli bol güneşli bol atışmalı kendince bol malzemeli bir öğleden sonra geçirip güneşin batışına yakın acıkan karınların etkisiyle eve geliş,girilen duş sırasından sonra yakılan mangalın üzerinden gelen iştah kabartan balıkların tadını çıkararak yenen bir akşam yemeği ve tekrar ister yürüş denilsin ister değişmeyen bir gelenek densin tekrar aynı kadroyu toplayaran sahilde akşamın serinliğini hissetmek isteyerek ve günü güzel kapatmak adına sahilde toplanış ve nihayetinde dalınan huzurlu azıcık yorgun ama çok mutlu bir uyku...tatil denilen şeyin özeti işte bu benim hayatımda...on yıldır bu böyle oldu benim için...iyikide oldu...
yıl içinde belki görüşmesekte yaz geldiğinde herkesi bir arada görmek için can atıyorum bu güzel yerde...araya girmiş olan on ay yaşanmamış gibi aynı tatta ve aynı samimiyette çoğu zaman aynı bırakılan yerinde bulmak hoşuma gidiyor...zaman duruyor burda ve ben zamanın yavaş akmasını en çok burda seviyorum...

işte kendimi aldığım bu tatil modunda aradığınız şahsiyete ulaşılamıyor demek istiyorum...gelecek haftaya daha enerjik ve daha az sorunsuz girmek için ben güneşin denizin tadını çıkarmaya gidiyorum...haydi selametle kalın efendim...
çirkin ördek büyüyor...

öss... kaç tane açılım yapabilirsiniz bu kısaltmayla ilgili? hayal gücünüze kalmış bu muhakkak,ama yaratıcılığınızın tavan yapacağı konusunda eminim...neyse bugün sevgili küçük kardeşim(!)de össnin kucağına bıraktı kendini.idealleri hayalleri planları ne kadar gerçekleşir henüz belli değil ama şu anda yıllardır gözünde çok büyüttüğü sınavın çok şey anlatır gibi görünsede aslında hiç bir şey ifade etmediğini anlama yolunda...

nasıl bir düzen ki bu hayatını a.b.c.d.e şıkları arasından seçiyorsun.üstelik doğrular üzerine kurmak istediğin ideallerin dört yanlışla yavaş yavaş siliniyor...neyse bunu yıllarca kaç kafa irdelemek istedi kimbilir,ama sonuç olarak elde var sıfır.koyun misali girdik çıktık işte sınavlara,hayatta bir sınavdı oysa diyerek felsefik kısma bağlamak isterdim ama şu anda bu değil bahsetmek istediğim...

benim bu soru cevap olayıyla başım dertte sayılır. doğru yerlerde doğru sorular soramıyorum zaman zaman,hele cevaplar bir o kadar yetersiz kalıyor ki analtılmak istenen çok yavanlaşıyor.bu sorunun varlığını üniversite birinci sınıfta sevgili türk dili hocamın kendinize 20 tane soru sorun demesiyle farkettim ki zaten kaldım o sınavdan.insan 20 soru denkleştiremezmi canım.gerçi şu an yine sor deseler yine çuvallarım sanki.şöyle kafa yoruyorum da öyle yirmi soru soracaksın ki kendine; seni tanımayan bir kişi hiç bir çaba sarfetmeden o cevaplarla seni tanıyacak...aslında eğlenceli bir oyun olabilir bu biraz üstünde durulursa!!peki ilk soru ne olur sizce?
çirkin ördek büyüyor...


sıcaklar beni benden almış durumda...
kolumu kaldırmak bile gelmiyor içinden...
su damacanasıyla aramızda duygusal bağ oluşmuş durumda...
denize aş eriyorum fena halde,iki gün olsa bile kabulüm...
nerde o üç ay tatil olan günler diyesim geliyor yaşlı teyzeler gibi...
karne alıp tatiline koşan okul çocuğu şenliğinde bir ruh hali arayışındayım...
gereğinin yapılmasını kendime arz ediyorum...
yoksa işe diye çıktığım yol istikametinden dümdüz ilerleyip bir sahil kasabasına yerleşmeyi çok fena aklımdan geçirmekteyim...
çirkin ördek büyüyor...



nasıl bi zaman bu yaşadığım.zehirli yaban otları sarıyor sağımı solumu,gösterişli çiçekleri olan...uzanıyorum koklamak için,canım acıyor.koparmak değil ki derdim,kokusunu almak koklayarak anlamak...güzel görüntü yetmiyor artık bana güzel kokular arıyorum...

neye inanacağımı bilemez oldum?sormak istediğim sorular var kafamda listelediğim.ama korkuyorum gerçekleri duymaktan...sinirleniyorum üzülüyorum hatta kahroluyorum duymadığım cevaplarını tahmin ettiğim sorulara...çünkü biliyorum ki sorulunca da incelecek köprüler cevap bulunca da...sormuyorum ama yaşıyorum...

eskiler en naif olanlarıymış yaşananların,eski kristaldense yenisi çin işi vazolardanmış...ama kristalin güzelliğini unutup yenilerin ucuz güzelliğine kapılmışız...gerçi paha biçilmezliği hayatın verdiğin değerle ilgili değil midir ki?

bir de çok özledim bu günlerde,burnumun direğinin sızısını duyarcasına...

iyi düşün ki uzak dursun karabasan...

herkes en iyisini yaşar umarım şu alengirli hayatta...

karman-çorman belki yazılanlar ama anlatılmaya çalışanlar
çirkin ördek büyüyor...

bu nasıl bir huzurdur yarabbim...insan böyle bir yerde çok yaşar az yaşlanır...
çirkin ördek büyüyor...


birileri süperlotodan altı bilmiş yok birileri diyerek haklarını vermemezlik etmiyeyim tam olarak iki kişi çıldırmış olmalı bu gece...son anda zengin olma hayalleriyle büfe de sıraya giren kuzenlere seslenmek istiyorum;noldu?:)hani para çıksaydı buralarda durmayacaktınız ve beni de çekip kurtaracaktınız ya, umutsuzlağa kapılmayalım oynamaya devam edelim...çünkü pek bir darlandım bu diyarlarda be kuzum...
çirkin ördek büyüyor...
hiçbişey bulamazsam içinde, en azından johnny(depp) abimin olsun ,kate(winslet) ablam olsun ,dustin(hoffman) amcam olsun, izler keyiflenirim diyerek elime alıp filmin sonunda off ya,vay be,iyiydi ama şeklinde nidalarda bulunduğum bir film olmuş...

peter panı yeniden okuma isteği doğuyor bir de insanın içinde...
çirkin ördek büyüyor...
yeni blog bol gürültülü olacaktı sözde,yazılacak paylaşılacaktı.başlangıç umut taşıyordu ama bendeki bu üşengeçlik herşeyin üzerini örttü.aslında anlatasım var ama bi o kadarda yazmak istemiyorum.işte bu kadarda karışığım:)
şubat bitiyor ama bende yazılan tek bir satır yokmuş sarsılarak farkettim bunu...bu kadarmı boş geçer zaman ya.valla saksıdaki bitki enerjisine denk bir hızla yaşıyorum...bir o kadar da adamsendeciyim...
şöyle bir durum özeti yapmak istiyorum kendime ve ilgilenenlere...(sanırım bu daha çok kendime olacak)
son bir ay içerisinde olanlar diyerek başlık açmak istiyorum,blog benim ya istediğim gibi at koşturabilirim nede olsa...beğenmeyenler diğer sayfalarda takılın diyorum...(bu kadar da küstah olabilirim:))
beğenmeyenler dedim de geçenlerde bloguma gelen bir yok yok iki yorumu da blogseverlerle paylaşmak istiyorum...

''Tesadüfen bir iki blog gördüm.Okuduğum kadarıyla hepsi birbirinden iğrenç.Demekki asosyal zamanını bilgisayarın başında geçiren insanların yeni hobisi blog oluşturmak.Bırakın bu işleri normal insanların arasına dönün,ordan burdan derleme toplama iki şiirle nobel edebiyat ödülümü alacağınızımı sanıyorsunuz.Kopyala yapıştır hepsi bu son olarak bu yorumu yayınlada cesaretini görelim. ''

''Kardeşim hiç işiniz gücünüz yok mu sizin.Yok ip atladım yok ciklet çiğnedim.Günlük yaptığınız sıradan şeyleri abartılı bir şekilde yazıyorsunuz arayada edebi bir iki şiir,bu mudur olay aman ne kadarda entellektüelsiniz ha ha ha.Ayrıca dinlediğin şarkılarada baktım hiçbiri beş para etmez zaten favori sanatçılarından belli oluyor ne kadar karizma olduğun.Memleketin yarısı brad pit diğer yarısıda angelina jolie herkes tutturmuş bir yol gidiyor. ''

katilin elbet bir kez daha cinayet mahaline döneceği mantığından hareket ederek hatrı kalmasın diye yayınlıyorum. sayın yorumcu sırf benim üşengeçliğimden dolayı zamanaşımına uğradığı için biraz etkisini yitirdi ama idare et demek istiyorum...bir de brad pit-angelina jolie isimlerini içeren cümlenin ne anlatmak istediğini soruyorum-soruşturuyorum...

neyse gelelim durum özetine...görüşmediğimiz daha doğrusu görünmediğim bu sürede bünyeye bir iki kilo kazandırdım,film arşivine üç beş film daha ekledim.bir iki okunmadık kitabım daha oldu,yeni okunası bloglar buldum,yine şehir dışına çıkamadım,sevgilimin askere gidebilme sürecini takip ettim,biraz daha yaşlandığımı hissettim,artık spora başlama zamanı geldi diye düşündüm ama bir girişimde bulunmadım,her pazartesi diyete başlayıp salı can boğazdan gelir diyerek teselliye girdim,indirimler beni benden aldı ama kendimi frenleyerek sınırlı sayıda faidelendim,bir iki defa tabu xl müsabakasına katıldım aile içi şiddet örneklerini gördüm,sabahları uyanmakta zorlanır oldum,hasta olmaktan bir iki defa yırttım,eğer reenkarnasyon diye bişey varsa çizgifilm ciddiyetinde bişeyler yapmak istedim,artık kolay kolay şaşıramadığımı farkettim,hayatın anlık sallantıları barındırdığını ama benim deprem dede olgunluğunda karşılar olduğumu gördüm.biraz üzüldüm biraz yalnız hissettim,çokça kanıksadım,offf deme şükür de söylemine kendimi inandırdım...aslında aynı hamam aynı tas statüsünden ileriye gidemedim...
çirkin ördek büyüyor...
ilk defa mavi kanatlı kuşumun kafesindeki cansız bedenini gördüğümde hissetmiştim o duyguyu,kalbime çöken o tarifsiz acıyı...anlatmak için kelime gelmemişti dilimin ucuna,yaşıma göre bana fazlaydı hissettiklerim...
biraz daha büyüdüm gül yüzlü dedemin "bitanemin" doğduğum gün gidişini yaşadım,hem de hoşçakal diyemeden...doğum günlerimde bir mum da onun ruhu için üfledim,dilek değil dualarım oldu...
ben tanımadığım insanların ölümlerine bile ağlarım ki...
sevdikleriminkine nasıl katlanacağım?...

bir kaç gündür kötü rüyalar görüyorum,ağlamak istiyorum uyandığım da...gidişlerini izliyorum uzaktan sevdiklerimin sesim çıkmıyor,bir fanustan bakıyorum...ilk defa kuşumu kaybettiğimden daha acı veren bir duygu çöküyor yüreğime...ağlayamıyorum...

Kovalamayın beni yatağa
Hiç uykum yok
Daha lafınıza karışacağım
Ortalığı dağıtacağım
Televizyonu kapatacağım
Ayçiçeği resmi yapacağım daha
Başparmağıma şiir okuyacağım
Islık çalacağım
Daha çok işim var
Gecenizi karartacağım
Kütahya vazonuzu kıracağım
Vakitsiz yatırmayın beni
Daha çok erken
bu şiiri her okuduğumda da o duygu çöküyor yüreğime...ağlamak isteyip ağlayamıyorum...
çirkin ördek büyüyor...
bebek iken;ilk adımlarında,ilk çıkan dişinde ,ilk sözcüklerinde saklıydı hayata duyduğun beklenti...

altısında;burnunu dayadığın camdan dışarıya hevesten delirerek bakıp iç geçirmendi birgün kırmızı bir bisikletin olması için...

ilkokul yıllarında;ilk yazdığın harfe,ilk anlam kazandırdığın kelimeye,ilk dökülen süt dişine,ilk kitabın hediye edilişine,ilk aşkından aldığın lolipop şekerine sakladın bekletini,onlarla büyüttün kendini...

biraz büyüdüğünde;uzaktan izleyip asla açılamadığın sevdiğin oldu.onun için yazdığın şiirler çocukça yaptığın akrostişlerdi beklentilerin...

büyümede sınır yok biraz daha büyüdün işte;iç geçirmek,uzaktan izlemek olamazdı beklenti,çapkın bakışıp gülüşmelerin oldu beklentilerini dolduran,ürkek konuşmalar masum elele dolaşmalar.aşk her yaşta ayrı...

büyümek iyimi bilinmez ama hayat hayali sevmez gerçek olmalı herşey;büyüdükçe sınavlar,kariyer,idealler,terfiler,ikramiyeler aldı beklentilerini.çocuklarının gelecek endişesi unutturdu kendi isteklerini.onların beklentileri senin beklentilerin oldu,onların düşleri senin düşlerin...

yaş artık deliveren çağlarda değil;emeklilik mi oldu artık beklediğin?huzur mu istiyorsun sadece?belki ziyaretine gelen bir çocuğun neşeli cıvıltısı yeter şu yaşamdan beklenecek herşeye...

ey insan;hayat "beklemeyi" unutmadıkça güzel, "beklentiler "den korkmadıkça senin...

""" ilham perisi öykü atölyesi """
çirkin ördek büyüyor...
"şeytan aldı götürdü satamadan getirdi" diye bir tekerleme söylerdik çocukken kaybolan oyuncaklarımızı ararken...kaybolan ruhumuzu,masumiyetimizi,neşemizi,kendimizi ararken de söylesek işe yarar mı acaba?...
çirkin ördek büyüyor...






çirkin ördek büyüyor...
yağmur kucaklamıştı aşık olduğum bu şehri ben uykumda seni düşlerken. sapasarmalamıştı, öpüşüp koklaşmışlar, aşklarını dolu dizgin yaşamışlardı.ben uykumda seninle aldatırken onu,o sereserpe sevişmişti damlalarla benim var olduğumu bile hatırlamadan,beni umursamadan...ve şimdi hüzün kokuyordu buram-buram,toprak kokusunun ardına gizlenerek.ben nice aşklarımı, kırgınlıklarımı, kızgınlıklarımı ona anlatarak yaşadım,gözyaşlarımı onun koynuna akıttım.onun şevkatli kollarına gömdüm kederli yüzümü.onun şarkısında yaşadım hüznümü...ihmal ettim belki kimi zaman; başka kollarda başka sevdaları yaşadım,başka şarkıları dinledim başka ağızlardan çıkan ama sonunda yine kırıldım yine döndüm ona , sorgulamadan açtı kollarını küçük sevdalısına,büyüyeceksin sende dercesine.şerefe kaldırdık kahrettiğimiz şu yaşama...
bu sabah bulutlar kaplamış yüzünü sevdiğimin.yağmur kokuyor, toprak kokuyor, keder kokuyor;hüznüme hüzün katıyor. tüm yıkılmışlıklarımı anımsıyorum, yüz üstü bırakılışlarımı, gözyaşlarımı doğruların birbir yanlışa yanılışa döndüğünü ve her seferinde onu sokaklarına,denizine, vapuruna sığınışımı,ona sığınışımı.bu sabah da ben kucaklamak istiyorum onu. ama o mağrur gururlu...akmıyor kucağıma,tek yaşıyor küskünlüğünü.şehir benim yanımda ama şekir benden çok uzak...
bir sigara yakıyorum
bir nefes çekiyorum
"geçer be bu da" diyorum...
şehir hüzünlü , ben hüzünlü
tek keyifli sigara dumanı...
çirkin ördek büyüyor...
Hayat, çocukluk anılarımız gibi,çocukluk oyunlarımız kadar eğlenceli değilmiş meğer...bir perde çekilmiş önümüze,biz perdedeki silüetlerde "hacivat-karagöz" izlediğimizi sanarken, aslında "ali cengiz" oyunuymuş perdede görünen....