çirkin ördek büyüyor...

baştan sona sayıyorum,olmuyor


"çıkarıyorum" gelecekten geçmişi...geçmişten geleceği çıkaracağım günler yakın."bölüyorum" bin parçaya kendimi,bölünüyorum,un-ufak oluyorum.


"çarpıyor-çarpılıyor", hükümsüzüm kalbim üzerinde,izin nedir bilmeyen serseri.


yoruluyorum,yoruluyor beli kambur ihtiyar ruhum,gözlerimin ağırlığı baskın çıkıyor.yastığımı ,yorganımı ve ruhumu "toplayıp" gidiyorum.


"eyvallah" bile demiyorum

çirkin ördek büyüyor...
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Ana avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde düşünüp rüya göreceksin
En azından üç dil
Birisi ana dilin
Elin ayağın kadar senin
Ana sütü gibi tatlı
Ana sütü gibi bedava
Nenniler, masallar, küfürler de caba
Ötekiler yedi kat yabancı
Her kelime arslan ağzında
Her kelimeyi bir bir dişinle tırnağınla
Kök sökercesine söküp çıkartacaksın
Her kelimede bir tuğla boyu yükselecek
Her kelimede bir kat daha artacaksın
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dilde
Canımın içi demesini
Canım ağzıma geldi demesini
Kırmızı gülün alı var demesini
Nerden ince ise ordan kopsun demesini
Atın ölümü arpadan olsun demesini
Keçiyi yardan uçuran bir tutam ottur demesini
İnsanın insanı sömürmesi
Rezilliğin dik alası demesini
Ne demesi be
Gümbür gümbür gümbürdemesini becereceksin
En azından üç dil bileceksin
En azından üç dildeAna avrat dümdüz gideceksin
En azından üç dil
Çünkü sen ne tarih ne coğrafya
Ne şu ne busunOğlum Mernuş
Sen otobüsü kaçırmış bir milletin çocuğusun
çirkin ördek büyüyor...

yağmur şehri baştan çıkaran yosma...hırçın,kimi zaman öfkeli,ama hep şehvetli...şehir yağmura "sırılsıklam" aşık, mecnun,avare...yağmur nazlı,şehir özlem dolu...şehir kollarını açtı,yağmur yüreğine aktı...bu öyle bir aşktı ki dünya yedi renge boyandı...
aklımda hep şu şarkı var bu aralar...
çirkin ördek büyüyor...

küçücüktük,ufacıktık,içi dolu turşucuktuk...gülen parkı(ya da siz lunapark diyebilirsiniz) sever ,hep balerine biner,kağıttan tuzluklar yapar,arabanın bagajında oturup "kızamık,kızamık,kızamık" diye bağırırdık.(aptalmıydık?,ehhh sanki biraz aptaldık,mutlumuyduk?,eh bi hayli mutluyduk)

çocuk olmak güzel,hayaller saf,küçük, ama umutlar büyük hem de imkansız denilen şeyden pek bir uzak.yaşam kaidesi bükmemiş belleri.oyun oynamak tek derdimiz.misket kazanmak,evcilik oynamak,saklanbaçta ebe olmamak,en fazla "can"ı yakalamak...


büyüdük noldu peki?para kazanmak oldu derdimiz,evcilik değilde evlilik oyunu oynamaya başladık,yorgun ve umutsuz olduk kimi zaman,tahammülsüz olduk kendimize,çevremize.bencil de mi olduk acaba?üzülmeyeyim üzeyim diyerek gardımızı aldık yaşama...
pek bir ciddiye alır olduk yaşamı...


oysa o oyun arkadaşı arayan yanlız çocuk,arkadaşını kaybettikçe hırçınlaşan çocuk...


biz onun da büyüdüğünü düşündükce ayağımıza çelme takan afacan...


ya oyun arkadaşı olursun,ya oyuncağı,


seçim senin,seçim benim ,seçim bizim...
çirkin ördek büyüyor...
havanın yağmur ağırlığı gözlerimdeki kadar puslu ve vurgun yemiş bir dalgıçın yorgunluğu üzerimdeki...sisli,puslu,yorgun...
çirkin ördek büyüyor...

hep diğer yarımızı aramazmıyız...


(...)


İnsan aslında neydi, ne oldu, önce bunu bilmemiz gerek. Çünkü insan,her zaman bugünkü gibi değil, bir başka türlüydü. İnsan soyu ilkin üç çeşitti.Şimdiki gibi erkek, dişi diye ikiye ayrılmıyordu, her ikisini içine alan bir üçüncü çeşit daha vardı. Bu çeşidin kendi kayboldu, sadece adı kaldı:Androgynos denilen bu çeşidin adı gibi biçimi de hem erkek, hem dişiydi; bugün sözü edilmesi bile ayıp sayılır. İşte bu insanlar yuvarlak sırtları ve böğürleriyle tostoparlak bir şeydiler. Her birinin dört eli, bir o kadar da bacağı vardı. Yusyuvarlak bir boyun üzerinde birbirine tıpatıp eşit, ama ters yöne bakan iki yüzlü bir tek kafa, dört kulak; edep yerleri ve herşeyleri de ona göre hep ikişer. Yürürken istedikleri öne doğru, bizim gibi, düpedüz adım atabilir, koşmak istedikleri zaman da, tepetaklak, havaya fırlayan bacaklarıyla bir tekerlek olur, sekiz kola, bacağa birden dayandıkları için,döne döne uçar giderlerdi. Peki ama, neden insanlar üç çeşitti, neden dediğim gibiydiler? Çünkü erkek, aslında güneşten gelmeydi, dişi bu dünyadan, ikisini birleştiren cins de aydan; ay hem güneş, hem de dünyaya bağlı ya. Toparlak olmaları, döne döne gitmeleri de bu gezegenlere çektikleri içindir, Homeros'un anlattığı Ephialtes ile Otos(33), bu cins insanlar olacak. Hani göğe tırmanmaya, tanrılara karşı koymaya yeltenmişler.Bunun üzerine Zeus ve öbür tanrılar görüşmüş, konuşmuşlar, neyapacaklarını pek bilememişler. Bir yandan insanları yok etmek, devler gibi soylarını yıldırımla yakıp, kül etmek istemiyorlarmış (çünkü o zaman insanların kendilerine sundukları kurbanlar bitermiş), öte yandan da küstahlığın bu derecesine göz yumamazlardı. Zeus uzun uzun düşündükten sonra,"Galiba bir çare buldum," der, "insanlar hem kalsın, hem de kuvvetten düşüp hadlerini bilsinler. İkiye böleceğim onları, böylece hem zayıf düşecekler, hemde sayıları artıp, bizim için daha faydalı olacaklar. Üstelik iki bacak üstünde doğru düsürst yürüyecekler. Yine de hadlerini bilmez, uslu durmazlarsa, yeniden ikiye bölerim, bu kez tek bacak üzerinde zıplaya zıplaya giderler."Böyle der Zeus ve der demez de insanları tutar ikiye böler, tıpkı bir meyveyi kışa saklamak için ikiye böler gibi, ya da bir yumurtayı ince bir kılla ortasından keser gibi.Zeus, kestiği adamların yüzünü boyunlarıyla Apollon'a tersine çevirtmiş ki, kesilen yerlerini görsünler ve akılları başlarına gelsin.Yaralarını iyi etmesini de buyurmuş. Apollon da yüzlerini tersine çevirmiş,derilerini şimdi karın dediğimiz yerde bir kesenin ağzını kapar gibi
birleştirmiş, orta yeri sıkı sıkı üzmüş ve bir tek delik bırakmış. İşte biz buna, göbek diyoruz. Sonra bakmış buruşuklukları var, onları düzeltmiş,ayakkabıcıların deriyi yontmak için kullandıkları bıçağa benzer bir araçla göğüslerine bir biçim vermiş; ama eski hallerini unutmasınlar diye, karnın ve göbeğin ötesinde berisinde birkaç kırışık bırakmış.İnsanın yapısı böylece ikileşince, her yarı öbür yarısını özleyip,üstüne atlıyor, kollarını birbirine sarıp, yeniden bir bütün haline gelmek arzusuyla kucaklaşıyor, birbirinden ayrı hiçbir şey yapmak istemeyerek,açlıktan ve işsizlikten ölüp gidiyorlarmış. Yarılardan biri ölünce, sağ kalan,bir başkasını arıyor, ona sarılıyormuş, rasgele sarıldığı bir insan bir erkek yarısı da olabiliyormuş, dişi yarısı da (ki bugün bir bütün olan bu dişi yarıya kadın diyoruz). Bu yüzden insan soyu azalıp gidiyormuş. Zeus, hallerine acımış, bir başka çare bulmuş, ayıp yerlerini önlerine getirmiş, çünkü arkada olunca, çiftleşerek değil, ağustosböcekleri gibi, toprağa yumurta döküp çoğalıyorlarmış. Ayıp yerleri öne alınınca, dişi-erkek birleşip çoğalmaya başlamışlar. Maksadı şu imiş: Çiftleşme erkekle kadın arasında olursa, insan soyunun çoğalmasını sağlamış olacak, yok eğer erkekle erkek arasında olursa,arzularına kanarak, başka işlere yönelecekler, yani hayatlarında başka amaçları olacak. Demek ki insanın kendi benzerine duyduğu sevgi, çok eski bir zamandan kalmadır, Sevgi, bizim ilk yapımızı yeniden kuruyor, iki varlığı birtek varlık haline getiriyor, kısacası insanın yaradılışındaki bir derde deva
oluyor.*1


(...)


demek ki ANROGYNOS olmayı istemekmiş tüm mesele...


*1.platon_şölen
çirkin ördek büyüyor...

bakmayı bilmek ya da bakmaktan çok görmeyi öğrenmekte gizli her ayrıntı...


güneşin batıdan doğduğuna inandığın zaman farklısın,rüzgarın yönünü sen belirliyorsan kararlısın,günebakan çiçeklerinin her zaman sana çevirdiğini düşünüyorsan yüzünü özelsin bu dünya için,papatyaların yaprakları "seviyor"da bitiyorsa senin için -her zaman- şanslısın demek bu.her konuşma,her tartışma,her sıkıntı er ya da geç kocaman bir kahkahayla nihayete eriyorsa ve bir yar sıcağında,bir yaren kucağında,bir ana ocağında hissedebiliyorsan huzuru mutlusun anlaşılan.

telefonun günlerce çalmasada ihtiyacın olduğunda çalacağına emin olduğun kadar eminsin kendinden ve her kötü şeyin iyiye,her savaşın barışa,her yıkılışın yeni bir başlangıca,her gözyaşının kocaman bir kahkahaya,her "hoşçakal"ın yeni bir özlem dolu kucaklaşmaya gebe olduğuna,her "yok"un birşeylerin "var"ı olduğuna inandığın kadar umut dolusun ve iyiki yaşıyorum diyebiliyorsun...